The Grudge [Turkish translation]
The Grudge [Turkish translation]
nefretini karamsarlığın tâcı gibi taşı başında.
nelere katlanacağını, katlanmayacğını hesapla;
her şeyi kontrol etme isteğiyle, çaresizce;
ve günah keçilerini bağışlamaktan acizce.
bir köşetaşı gibi sarıl ona,
aksi halde her şey yerle bir olur.
tüm inkarlarını akla ve
sonunda yalnızlık olan o yola kadar taşı yanında.
bir köşetaşı gibi sarıl ona,
aksi halde her şey mahvolur.
hatalı olma ihtimalin seni dehşete düşürür,
ve bu cezaların en kötüsüdür.
zaman geçiyor (satürn yükseliyor)
ister var olmayı ister yok olmayı seç, fark etmez
dayanmalısın
yoksa yeniden
unutulup gideceksin.
yok olup gideceksin.
bir köşetaşı gibi sarıl ona,
aksi halde her şey yerle bir olur.
tüm inkarlarını haklı çıkar ve
sonunda yalnızlık olan o yola kadar
taşı yanında.
zaman geçiyor (satürn yükseliyor)
dönüp dolaşıp en başa geliyor yine,
satürn yükseliyor.
var olmak ya da yok olmak meselesi gibi.
oysa bu yolda kaybettiğin onca şeyi
görmezden geliyorsun.
nefreti bir taç gibi taşıyacaksın üstünde
kontrol çabaların boşa gidecek
affetmeyi beceremeyeceksin
ve gittikçe daha da dibe batacaksın
tanımlıyorsun.
sınırlıyorsun.
daha da dibe batıyorsun.
kontrol ediyor.
tanımlıyor.
ve daha da dibe batıyorsun.
zaman en başa dönüyor,
sana her şeyi göstermek için.
neleri görüp neleri görmeyeceğinin seçimini sunuyor sana,
bir taş gibi dibe çekiyor seni;
ya da yeniden yukarı taşıyor.
doğuruyor seni bir çocuk gibi,
hafif ve masum.
zaman en başa dönüyor,
seni tüketmek için;
bir çocuğu fırlatır gibi
yukarı kaldırıyor
ya da bir taş gibi dibe çekiyor;
sen peşini bırakmayı seçene kadar
sen affetmeyi seçene kadar.
bırak onu.
bırak okyanuslar alsın ve dönüştürsun onu;
o soğuk ve yok olmaya mahkum
çapayı.
vazgeç o taştan,
bırak sular öpsün ve dönüştürsün onu;
bu kurşundan nefreti,
altına.
- Artist:Tool